13 Mart 1991 . Babalarımız kaybolalı 4 yıl oldu.
4 koca yıl. 4 yıl boyunca Gülşah ile bir kelime bile konuşamadık. Başka
sınıflardaydık hep, başka yerlerde. Annesi evden çıkmasına izin vermiyordu.
Annem de beni Gülşah ile konuşmamam konusunda tembihlemişti. 4 koca yıl işte.
İkimiz de liseye başlamıştık. O mahallenin yukarısındaki Mehmet Akif Bey
Lisesi'ne ben ise bizim evden iki üç kilometre uzaktaki Tutti Amore Pietra
Lisesi'ne gidiyordum. Annem de bir fabrikada bölüm şefi olarak çalışıyordu.
Babamın tanıdığı çoktu ve ona bu işi sağlamayı kendilerine vazife görmüşlerdi.
Artık
babamın ölümü yüzünden duyduğumuz acı ,geçmiş tarafından örtülerek sadece ufak
bir kalp sızlaması halini almış gibiydi. Ama Gülşah'a olan aşkım, gün geçtikçe
büyüyor, iyice kafamda yer ediyor ve yan evdeki kıza ulaşamamın acısını her gece
bedenimin her sinirinde hissediyordum. En sonunda konuşmaya karar verdim.
Okuluna giderken yolumu değiştirip Mehmet Akif Bey Lisesi üzerinden
gidebilirdim. Bu İngiltere'ye Irak üzerinden gitmeye benzeyecekti ama Gülşah'a
o gün geç kaldığımı ve kestirmeden gitmenin daha akıllıca olduğunu
söyleyebilirdim. Nerden bilebilirdi ki bizim okulu. Ertesi gün planı uygulamaya
koydum. Evden erken çıkıp bir ağacın arkasında Gülşah'ın geçmesini beklemeye
koyuldum. Gülşah'ın okulu 9-16 arası idi. 8 civarı geçmesi gerekiyordu. Ama
geçmedi. 12'ye kadar geçmesini bekledim. Geçmeyince evden geç çıkmış
olabileceğini ve şuan okulda olabileceğini düşündüm. ben de çıkışı beklerdim o
zaman. 16.30 civarı geçecekti. 4 saat boyunca ağacın arkasında kitap okudum.
Saat 16.00 olunca ise gözlerimi iyice açarak onu beklemeye başladım. Ama
geçmedi. Saat 6 ya kadar bekledim. sabah 8 den akşam altıya kadar! Ama geçmedi.
Bir kere bile geçmedi.
Eve
gittiğimde odasının penceresinin açık olduğunu gördüm ve bir kağıda birşeyler
yazıp taşa sarıp açık camdan içeri fırlattım. Annesi görmesin diye dua
ediyordum. Görmemiş. Pencerelerimiz yan yana olduğundanyarım saat sonra o da
bir kağıda sarılmış yolladı penceremden. Sonra bu şekilde 4 -5 mektup
alışverişi daha oldu. Sonra da uyuduk. Mektuplar tam olarak şöyleydi:
Benim
mektubum:
Gülşah'a
Uzun
süredir konuşmadığımızı biliyorum. Ama biz eski dostuz ve bu şekilde aynı
kaderi paylaşan iki kişinin konuşmaması bence anlamsız. Annelerimizi boş verip
yeniden dost olmaya başlayalım.
İmza:
Gizemli Emre
Gülşah'ın
mektubu:
Öküz
Emre'ye
Öncelikle
attığın taş kafama geldi öküz. Dediklerinde haklısın ama biraz ölçülü at bence
şu taşları. Kanıyor şuan. Nasıl bir öküzsün anlamadım ki! İnsan gibi bir taş
atmayı bile beceremiyorsun! Neyse, tekrar dost oluruz tabi ki dediklerinde
haklısın ama elini biraz ayarlasan iyi olur. Dokunayım derken tokat atarsın
bence bu el ayarıyla. Kafam yarıldı ya resmen...
ışşş
İmza:
Kafası Yarık Gülşah
Benim
mektubum
Özür
dilerim Gülşah
Sanırım
biraz hızlı atmışım taşı. Haklısın. Unutalım taş meselesini. Bir ara
randevulaşıp konuşalım. Bugün bütün gün okulunun yolunda seni bekledim ama bir
kere bile geçmedim. Birşeyin mi var? Hasta değilsin değil mi?
İmza:
Pişman Emre
Gülşah'ın
mektubu
Allah
belanı versin Emre
Yine
kafama geldi ya! Sarmasana oğlum taşlara şunları. Ya da ufak taşlara sar. Işşş!
Okula gittim gayet. Ama annem araba ile bıraktı ve araba ile aldı bugün. Bütün
gün beklemene üzüldüm. Lütfen başka mektup atma çünkü hafıza kaybına neden
olabilirsin. Yarın okula yürüyerek gideceğim. Buluşuruz.
İmza:
Kafası İyice Şişmiş Kız
Benim
mektubum (Bu mektubu göndermedim )
Sevgili
Gülşah
Sana
olan aşkımı yarın ayaklarına dökeceğim. Nasıl bir tepki vereceksin bilmiyorum
ama bu o kadar çok içimi kemiriyor ki anlatamam. Seviyorum seni...
İmza:
Emre...
Yarın
demişti. Yarın... Ve bütün gece uyuyamadan yarını bekleyecektim. Bütün gece
uyuyamadan ve aşkın çocukça hevesine sarılarak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder