Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

6 Nisan 2008 Pazar

11.bölüm



13 Mart 1991 . Babalarımız kaybolalı 4 yıl oldu. 4 koca yıl. 4 yıl boyunca Gülşah ile bir kelime bile konuşamadık. Başka sınıflardaydık hep, başka yerlerde. Annesi evden çıkmasına izin vermiyordu. Annem de beni Gülşah ile konuşmamam konusunda tembihlemişti. 4 koca yıl işte. İkimiz de liseye başlamıştık. O mahallenin yukarısındaki Mehmet Akif Bey Lisesi'ne ben ise bizim evden iki üç kilometre uzaktaki Tutti Amore Pietra Lisesi'ne gidiyordum. Annem de bir fabrikada bölüm şefi olarak çalışıyordu. Babamın tanıdığı çoktu ve ona bu işi sağlamayı kendilerine vazife görmüşlerdi.

Artık babamın ölümü yüzünden duyduğumuz acı ,geçmiş tarafından örtülerek sadece ufak bir kalp sızlaması halini almış gibiydi. Ama Gülşah'a olan aşkım, gün geçtikçe büyüyor, iyice kafamda yer ediyor ve yan evdeki kıza ulaşamamın acısını her gece bedenimin her sinirinde hissediyordum. En sonunda konuşmaya karar verdim. Okuluna giderken yolumu değiştirip Mehmet Akif Bey Lisesi üzerinden gidebilirdim. Bu İngiltere'ye Irak üzerinden gitmeye benzeyecekti ama Gülşah'a o gün geç kaldığımı ve kestirmeden gitmenin daha akıllıca olduğunu söyleyebilirdim. Nerden bilebilirdi ki bizim okulu. Ertesi gün planı uygulamaya koydum. Evden erken çıkıp bir ağacın arkasında Gülşah'ın geçmesini beklemeye koyuldum. Gülşah'ın okulu 9-16 arası idi. 8 civarı geçmesi gerekiyordu. Ama geçmedi. 12'ye kadar geçmesini bekledim. Geçmeyince evden geç çıkmış olabileceğini ve şuan okulda olabileceğini düşündüm. ben de çıkışı beklerdim o zaman. 16.30 civarı geçecekti. 4 saat boyunca ağacın arkasında kitap okudum. Saat 16.00 olunca ise gözlerimi iyice açarak onu beklemeye başladım. Ama geçmedi. Saat 6 ya kadar bekledim. sabah 8 den akşam altıya kadar! Ama geçmedi. Bir kere bile geçmedi.

Eve gittiğimde odasının penceresinin açık olduğunu gördüm ve bir kağıda birşeyler yazıp taşa sarıp açık camdan içeri fırlattım. Annesi görmesin diye dua ediyordum. Görmemiş. Pencerelerimiz yan yana olduğundanyarım saat sonra o da bir kağıda sarılmış yolladı penceremden. Sonra bu şekilde 4 -5 mektup alışverişi daha oldu. Sonra da uyuduk. Mektuplar tam olarak şöyleydi:

Benim mektubum:

Gülşah'a

Uzun süredir konuşmadığımızı biliyorum. Ama biz eski dostuz ve bu şekilde aynı kaderi paylaşan iki kişinin konuşmaması bence anlamsız. Annelerimizi boş verip yeniden dost olmaya başlayalım.

İmza: Gizemli Emre

Gülşah'ın mektubu:

Öküz Emre'ye

Öncelikle attığın taş kafama geldi öküz. Dediklerinde haklısın ama biraz ölçülü at bence şu taşları. Kanıyor şuan. Nasıl bir öküzsün anlamadım ki! İnsan gibi bir taş atmayı bile beceremiyorsun! Neyse, tekrar dost oluruz tabi ki dediklerinde haklısın ama elini biraz ayarlasan iyi olur. Dokunayım derken tokat atarsın bence bu el ayarıyla. Kafam yarıldı ya resmen...
ışşş

İmza: Kafası Yarık Gülşah

Benim mektubum

Özür dilerim Gülşah

Sanırım biraz hızlı atmışım taşı. Haklısın. Unutalım taş meselesini. Bir ara randevulaşıp konuşalım. Bugün bütün gün okulunun yolunda seni bekledim ama bir kere bile geçmedim. Birşeyin mi var? Hasta değilsin değil mi?

İmza: Pişman Emre

Gülşah'ın mektubu

Allah belanı versin Emre

Yine kafama geldi ya! Sarmasana oğlum taşlara şunları. Ya da ufak taşlara sar. Işşş! Okula gittim gayet. Ama annem araba ile bıraktı ve araba ile aldı bugün. Bütün gün beklemene üzüldüm. Lütfen başka mektup atma çünkü hafıza kaybına neden olabilirsin. Yarın okula yürüyerek gideceğim. Buluşuruz.

İmza: Kafası İyice Şişmiş Kız

Benim mektubum (Bu mektubu göndermedim )

Sevgili Gülşah

Sana olan aşkımı yarın ayaklarına dökeceğim. Nasıl bir tepki vereceksin bilmiyorum ama bu o kadar çok içimi kemiriyor ki anlatamam. Seviyorum seni...

İmza: Emre...


Yarın demişti. Yarın... Ve bütün gece uyuyamadan yarını bekleyecektim. Bütün gece uyuyamadan ve aşkın çocukça hevesine sarılarak...

Hiç yorum yok: