Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

27 Ekim 2009 Salı

Son Bölüm

Aradan yaklaşık iki koca ay geçti. Beni de, onu da biliyorsunuz; aynı şeyler aynı şekilde devam; iş, boşa geçen zamanlar, geceleri beyhude yıldız sayma merasimleri. Defalarca gördüm onu tabi; bakkala giderken, işe giderken ya da halı döverken. Ama bir kere bile benimle konuşmadı, bir kere bile kafasını çevirip bakmadı ve bir kere bile ağzına adımı almadı; arkadaşlarından öğrendiğim kadarıyla. Aşk kötü şey; yaşamı kısıtlıyor, ucuz içkiye peşkeş çekiyor karaciğeri ve tütüne buluyor göğüs kafesini. Çıkış yok aşktan; ölüm dışında.

Her şeyi boşvermek, aslında onu boşvermek pek de zor değil. Zor gelen, aşkı boşvermek muhabbeti. Birisini istemek sebep ve sonuç ilişki ile alakalıdır. Birisini bir nedenle istersin ve sahip olursun; bunun adı sebep ve sonuçtur. Ama aşk denilen boktan şeyin içinde zerre kadar mantık olmadığı gibi zerre kadar da sebep yoktur. Sonuç mu? Aşkın sonucu mu? O ise hiç sanırım; koca bir hiç.

Aşk hikayesi yazmak ile aşkı yansıtmak başlı başına çelişki barındırıyor bu yüzden. Yaptığım şeyi, yani okuduğunuz şeyi yaparken bu yüzden bu kadar zorlanıyorum. Gerçeği yansıtmak; aşk gibi evrensel bir yalanda – ki tanrının en büyük yalanı aşktır – mevcut değil. Zaman atlamalar ise aşkın başında eğlenceli gibi görünse de şuan mümkün değil benim için. Bu notları tutarken o yüzden acele etmiyorum. Her şeyin hızla yaşanmış ve bitmiş gibi bir izlenim bırakması canımı sıkardı. Sonuçta anlattığım benimle sonlanacak bir öykü. (Bunu anladığınızı umuyorum.)

Şuan kaleme aldığım bölüm üzerinden geçmemeye kendi kendime yemin ettim. Rakı ve yalnızlık içinde yazıyorum bu kelimeleri. Dünya'nın en güzel şeyi bu yüzden benim için aşk; bağışlayın lütfen, sarhoş bir aşığın gerçek hikayesine dönüyor burada mevzu ve portre gittikçe çirkinleşecek; emin olun.

Yaklaşık iki koca ay sonunda çıldıracak duruma gelmiştim. Onu görmek, onunla bir damla zamanı bile paylaşmak için çıldırıyordum. En son bana söylediği şeyler yüzünden garip bir gurur oluşmuştu ama içimde; her şeye sekte vuran. Sonra aşkın içinde olmaması gereken bir şey olduğuna kanaat getirdim gurur denen şeyin. Bu şekilde, zamanı öldürerek onun normale dönmesini beklersem onu tamamen kaybedeceğimi düşünmeye başlamıştım ve bu düşünce canımı çok sıkıyordu. Öyle bir duruma gelmiştim ki; onun için yakamayacağım şehir kalmamıştı Dünya üzerinde. Onu o kadar seviyordum ki, ulan o kadar çok seviyordum ki, geçmişi geleceğe, geleceği geçmişe, zamanı hatalara ve hataları zamanın dibine tıkıştırmaya razıydım. Artık oyunlar yoktu; biliyordum. Oyunlar çocukçaydı ve bir yere gitmiyordu. Gerçek bir şey lazımdı; çok gerçek bir şey.

Uzun süreli bir plan bu konuda bana yardımcı olacak durumdaydı. Çalıştığım işi bırakmam gerekiyordu; bu kesin. Bir şekilde bir yerlerden para bulmam ve okumam, ardından ise hızla adamlığımı kanıtlamam gerekiyordu. Üniversite benim için problem sayılmazdı; zekiydim ve iyi eğitim almıştım; bu uzun planda tek eksik beni üniversite sonuna kadar idare edecek para bulmaktı. İlk önce hali hazırda oturduğum evin odalarını öğrencilere kiraya verdim, ardından bunun da yeterince bana fayda getirmediğini fark edip para kazanmak için başka bir yol bulmaya çalıştım.

Bulduğum yol basit olmakla beraber biraz tehlikeliydi tabi ki. Size bizim yaşadığımız mahallenin gecekondu mahallesi olduğunu baya bir söylemiştim hatırlarsanız. Normalde devlet arazisi olan bir alandı bizim mahallenin kurulduğu yer. Zamanla, seçimden seçime ertelenen bir tasviye mevzusu vardı ama sonra devlet bu araziyi bir şekilde özelleştirip başından defetti. O an yaşadığımız zaman da bu devlet arazisini ucuza kapatan kodamanın bütün mahalleyi evinden kovmaya çalıştığı zamandı. Mahalle kahvesinde hiç mirasçısı olmayan bu kodamanın sürekli bir şekilde öldürtülmesi konuşuyordu. Bir gün bunun benim için tek çıkış yolu olduğunu düşünüp bu düşünceyi gerçekleştirebileceğimi söyledim ve buna karşılık ne istediğimi anlattım ahaliye. Sadece yedi yıl boyunca bütün mahalleliden her ay az miktarda para alacaktım ve bu kodamanı kimsenin çözemeyeceği bir şekilde yok edip başımızdan def edecektim. Mahalleli başka çaresi olmadığından teklifimi kabul etmekte tereddüt etmedi. Şimdi yalnızca yaşlı, zengin, siyasete yakın bir adamı şüphe yaratmayacak bir ölüme süreklemek lazımdı bana; onu da nasıl yapacağımı çok iyi biliyordum...

Onu da nasıl yapacağımı çok iyi biliyordum...

2 yorum:

Gabriel's Kiss dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.