31 Aralık gelmişti nihayet. Yılbaşı. 31 Aralık!
Evimde, ailemle beraber mutluca 1986 yılına girecektim. Çok heyecanlıydı babam
1986 yılı için. Dört yılda bir olan Dünya Kupası'nı deli gibi beklediğini ve
onun 1986 yılında, yani bu yıl olacağını söylemişti bana. “Meksika!”,demişti.
“Bu sene Dünya'nın bütün yıldız futbolcularını televizyondan izleyebileceğiz!”.
Annem, tavuğun içini bulgurla
doldurmuş ve yılbaşı hindisinin çakması olan bir yemek hazırlamıştı bize.
Fakirin yılbaşı tavuğu. Sıkı yönetim kalkalı iki ay olmuştu ve babam daha özgür
olacağımızı sürekli tekrarlıyordu. “Daha özgür olacağız artık, artık sıkı
yönetim yok, yakılan kitapların yenisi yazılacak, talan edilen tarihin yeni
modeli!” Her yerde bunu söylemişti. Kahvede, okulda sabah konuşması yaparken,
misafirliklerde. Her yerde. Sanırım 1986, güzel bir yıl olacaktı.
Annem, babamın bu çoşkulu
konuşması yüzünden sürekli onunla kavga ediyordu. O yaşta anlamadığım laflar
sarf ediyor, sürekli babama kızıyordu tavrı yüzünden.
“Sakıncalı olduğun için bu
okula sürüldüğünü biliyorsun. Fişlenmiştin, yine mi istiyorsun tepende
silahları, çığırtkanlık yapma!”
ya da
“Arkadaşların gibi hapishanede
çürümediğin veya idam edilmediğin için şanslısın.”
...
Gece, evimize bir sürü misafir
geldi. Bütün komşular bizde toplanmıştı. Babam kutlama merakına fena takılmış
ve sürekli kutlama havasının merkezi olmak istiyordu. Ellerinde içkiler
şarkılar söylediler. Herkes çok neşeliydi. Sanki fakir bir gecekondu semtinin
ufak bir evi değil de burjuvazinin merkezi gibiydi evimiz, güzel giyimli
insanlar, herkes üzerinde seksen havası.
Babam, elinde içkisiyle konuşma
yapmak için yüksek bir yere çıktı. Sonra konuşmasına başlamak için boğazını
temizledi ve
“Arkadaşlar! Bu mutlu
günümüzde...”, bir an duraksayıp bana baktı.
“Önce çocukları yan odaya
alalım...”
Yan odaya geçtik. Odada sadece
ben ve Gülşah vardık . Başka kimse çocuk getirmemişti. Gülşah, yanıma yaklaşıp
beni dürttü. Ben; artık onunla kesinlikle konuşmamaya karar vermiş olan, aptal
ben, sanırım yılbaşında onu affedecektim, çok güzel gülümsüyordu zaten.
Anlamlı...
-Emre..
-Hııı?
-Özür dilerim bak her şey için,
sen istedin ama başkan olmamayı.
-hııı...
-Ne olur bak , çok canım
sıkılıyor lan!
-hıı...
-Hem bak bende ne var?
Elbisesinin altından, ufak ,
kare bir şişe çıkardı. Bir matara, ama cam.
-İçinde vodka var!
-Vodka mı?
-İçki,büyükler içiyor ya!
-Biliyoruz kızım, ohoo, çok
içtim bundan ben.
-Nerede?
-Arkadaşlarla hep içeriz biz.
-E hadi ilk sen iç o zaman...
Şişeyi alıp ağzıma götürdüm.
Acaba nasıl bir tadı vardı? Büyük içkisi. Çok utopik geliyordu o yaşta, ve çok
güzel sanıyorduk. Bir yudum almamla tükürmem bir oldu ve sonra öksürmeye
başladım.
-Ne o , acı mı geldi ?
-Öhöö, yok kızım boğazıma kaçtı
, öhö, yoksa alışığım!
-Hihiheheihehe! Peki bakalım.
Al, bu sefer yavaş iç.
-Tamam biraz nefes alayım önce.
O akşam, yarım saatte bitirdik
matarayı. İkimizde sarhoş olmuştuk ama bize ne olduğunun farkında değildik.
Sarıldım ona, o da bana sarıldı. Dudaklarım dudaklarına değdi ve...
Büyük bir gürültü! Kapıyı
kırdılar sanki, sonra silah sesleri filmlerden aşina olduğum. Sonra...
-ELLER YUKARI! KEMAL
UÇAN(BABAM!) VE FİKRET UZUN(GÜLŞAH'IN BABASI) BİR ADIM ÖNE ÇIKSIN!
Korkudan yorganın altına
saklanmıştık. Birbirimize sarılarak korkuyu yenmeye çalışıyorduk....
-DEDİĞİM İSİMLER ÖNE ÇIKMAZSA
HEPİNİZİ ÖLDÜRÜRÜM! ÇABUK DEDİM, BURADA OYUN OYNAMIYORUZ! BAZI FİŞLİLERİN
FİŞLERİNİ KESMEYE GELDİK! SIKI YÖNETİM KALKTI DİYE GAZA GELMİŞLER, ATIP
TUTUYORLARMIŞ , BİZ BOZKURTLAR, ONLARLA DIŞARIDA BİRAZ KONUŞACAĞIZ!
-Ben Kemal...
-Ben Fikret...
-TAMAM BEYLER BİZİMLE GELİN.
Evin kapısı kapandı, herkes
korku içerisindeydi, kimsenin sesi çıkmıyordu. Dışarıdan konuşma sesleri
geliyordu. Odadan koşarak çıkıp annemin yanına gittim, Gülşah da kendi
annesinin. Annemin gözleri yaşlıydı ama ağlamamak için kendisini zor tutuyordu.
Sonra dışarıdan silah sesleri geldi...
Adamlardan birisini içeri
gönderdiler.
-ARKADAŞLARI YANIMIZA ALACAĞIZ,
MERAK ETMEYİN PEK BİR ŞEY OLMADI KENDİLERİNE. SONRA BIRAKIRIZ, İYİ EĞLENCELER!
Ve gittiler.
“Öldürmemişlerdir...”, dedi annem. Camın kenarında duran bir adam, adamların
giderken sırtlarında birilerini taşıdığını söyledi. “Öldürdüler...”, dedi
Gülşah'ın annesi. “Öldürdüler...”
O günden sonra, bir ay boyunca
,bir yıl, on yıl ve şimdiye dek. Babam bir daha hiç dönmedi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder