Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

21 Aralık 2007 Cuma

4. bölüm



Bacağım alçıdaydı hâlâ, Haziran gelmiş, gençlerin kanı kaynamaya başlamış, memleketimin kışın çamurlu olan yolları kurumuş, dudak gibi çatlamış, mahallemiz de yoldan geçen çingeneleri bile göbek attıran yaz eğlencelerine bürünmüştü. Yazlık sinema, sonuna kadar açık teypler, sıcaktan şıpır şıpır terleyen ince elbiseler giymiş kızlar. Herkes soğuklardan bıktığından kendini sokağa atmış durumdaydı ama ben kaldırımda mısır patlatacak kadar yüksek sıcaklığa rağmen evde oturmakta diretiyor, hayatı daha bir anlamak için babamın acayip kitaplarını okuyarak kendimden geçiyordum. Derken kapı çaldı, annem evde olmadığından sağlam bir “off!” çekerek yerimden kalktım ve alçılı ayağım yüzünden seke seke gidip kapıyı açmamla şaşkınlıktan nefes almayı kesmem bir oldu. Kapıdaki hain kadın, eski müstakbel sevgilim, başımın belası, kara kurbağam Gülşah'tan başkası değildi tabii ki. Sinirlendim, bozulduğum suratımdan belli oluyordu, somurtmaya başladım. Gülümsedi, ayağını yere sürterken dudaklarını araladı ve konuşmaya başladı.
“Özür dilerim ben... düşmene sebep olduğum için Emre, çok üzgünüm…
“Mühim değil, düşeriz de kalkarız da, ben ters düştüm bakma yoksa fena tecrübeliyimdir düşüşlerde kızım!”
“Nasıl yani?”
“Hayatta o kadar çok düştüm ki, annem ve babamdan bile daha çok doktoru gördüm mesela.”
“Oha! Yaralarını gösterseneee…
“Olmaz!”
“N’olur n’olur n’olur n’olur!”
“Peki, gel içeride göstereyim.”
Biricik, eski müstakbel sevgilimi eve almıştım. Bu tarih aslında eve ilk kez kız attığım tarih olarak anılabilir. Evet resmen kız atmıştım eve, hem de pul koleksiyonuna gerek duymadan, sadece yara gösterme vaadi ile. Oturduk, meraklı meraklı gözlerime bakıyordu.
“Hadi göster…”
“Peki, göstereyim.”
Önce üstümü çıkardım, küçükken kaburgamı kırmıştım, onu gösterdim.
“Ohaaa, çok güzel, dokunabilir miyim?”
“Dokun tabii bebeğim. Ama ben de senin orana dokunacağım.”
“Tamam, peki.”
Gezdirdi elini göğsümde, çıplak vücudumda eski müstakbel sevgilimin eli geziyor, ben de aşk ve şevk yüzünden tripten tribe giriyordum.
“Şimdi ben de dokunacağım, tamam mı?”
“Tamam, dokunsan ne olacak ki, yaram yok benim.”
Ve… dokundum, gezdirmeye başladım elimi göğüslerinde. İlk kez bir kızın göğüslerine dokunma tarihimle ilk kez eve kız atma tarihim aynı güne dayanır bu yüzden. Ama bir problem vardı, annemdeki gibi, teyzelerdeki gibi göğüs yoktu onda. Aradım aradım ama bulamadım bir çıkıntı vesaire. Çok şaşırmıştım! Erkek miydi yoksa?
“Sen erkek misin?”
“Ne? Ben erkek miyim? Nasıl yani ya?
“Ee, hiç göğüs yok burada.
“Ne göğüsü?”
“Kız dediğinde göğüs olur kızım, hani annende var ya kocaman?”
“Ciddi misin? Ama bende yok ki…”
Çok acayipti, eski müstakbel sevgilim, erkek olabilirdi, ama daha da fenası ben de babamın kitaplarına göre homoseksüel oluyordum, hayır! Ben ibne olamazdım. İbne değildim ben, kızmıştım, aniden kalktım koltuktan.
“Git bu evden, ibne değilim ben.”
Ağlamaklı olmuştum, kendimi kötü hissediyordum.
“Aayy, ağlamasana be, ibne demedim ki sana?”
“Ama sen erkeksin!”
“Hayır yaaa!”
“Her kızda göğüs vardır işte.”
“Başka kız tanıdın mı ki?”
“Annem var, teyzeler var…”
“Küçük kız ama?”
“Tanımadım. İlksin sen.”
“Demek ki ondan bu kadar salaksın sen, saygısız… Bir kıza nasıl davranacağını bilmiyorsun. Göğüs yokmuşmuş bende! İleride çıkacakmış oğlum onlar! Salak, gidiyorum ben.”
“Aa, nasıl, dur, gitme, bir saniye bebeğim?”
“Ne bebeğimi be! Kocaman kızım ben!”
Ve gitti yine. Alçılı bir ayakla, evde yalnız bıraktı beni.

2 yorum:

devrimbk dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Unknown dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.