Sonunda unutmuştum Gülşah'ı. En son kavgamızdan
sonra, göğüsleri olmayan bir kızla ilişkimin yürümeyeceğine, erkek gibi bir
kızın işime yaramayacağına karar vermiştim. Yeniden bildiğimiz, yurdum çocuğu
olmuştum. Aylardan temmuz. Babacım, ismini hiç söylemedim şimdiye kadar,
Kemal'dir ismi, neyse, babacım bir pazar günü erkenden kalkmış, hazırlıklar
içerisindeydi. Ben de tamamen iyileşmiş olarak babamın başından
ayrılmamaktaydım.
“Baba, o ne?”
“Baba, o ne?”
“Bu mayo oğlum, uzun süredir
gitmiyorduk ya denize, bugün gidelim dedik annenle. Menekşe Plajı'na gideceğiz.
Hadi bakalım sen de git giy mayonu.”
“Ama benim mayom yok ki, hem bu ne baba?”
“Hasır oğlum, hadi aldım ben sana mayo, git giy bakalım yatağının üstünde, annen göstermedi herhalde.”
“Ama benim mayom yok ki, hem bu ne baba?”
“Hasır oğlum, hadi aldım ben sana mayo, git giy bakalım yatağının üstünde, annen göstermedi herhalde.”
“Yaa, baba o pembe, ben pembe
mayo giymem, kız mayosu o.”
“Has.ktir lan oradan, şerefsiz,
git giy deli etme adamı. Kocaman okulla baş ediyorum, bir senine baş edemiyorum
be! Çocuk manyağı bir adamdım, bu yüzden öğretmen oldum, beni çocuklardan
soğuttun be, git ulan, git, yürü git, giymeden gelme şerefsiz!”
Babamın gürlemesiyle odama
gidiverdim. Denize gideceğimiz için mutluydum ama babamın böyle konuşması beni
çok üzmüştü. Pembe mayomu giyip içeriye çıktım yine, annemi buldum. Annem
mutfakta yiyecek bir şeyler hazırlıyordu.
“Anne!”
“Efendim hayatım?”
“Anne bu mayo pembe hep!”
“Anne bu mayo pembe hep!”
“Evet, sana çok yakışmış, ben
dedim babana pembe al diye. Pembe topunu çok sevdiğin için.”
“Anne pembe topu seviyorum diye
pembe mi alınır yaa!”
“Evladım, sus bakalım. Git içeri hadi, giyeceksin o mayoyu, babacığın yok maaşıyla bizi denize götürüyor, sen mır mır ediyorsun adama. Aaa, geliyor kafana tava ama!”
“Siz beni sevmiyorsunuz!”
“Seviyoruz yavrum, sevmesek lastik (kondoma öyle derlerdi) kullanırdık sen de çöpe giderdin.
“Lastik ne?”
“Seni lastikle sarıp boğup öldürüyoruz işte, bööö!”
“Evladım, sus bakalım. Git içeri hadi, giyeceksin o mayoyu, babacığın yok maaşıyla bizi denize götürüyor, sen mır mır ediyorsun adama. Aaa, geliyor kafana tava ama!”
“Siz beni sevmiyorsunuz!”
“Seviyoruz yavrum, sevmesek lastik (kondoma öyle derlerdi) kullanırdık sen de çöpe giderdin.
“Lastik ne?”
“Seni lastikle sarıp boğup öldürüyoruz işte, bööö!”
İçeri gidip televizyon izlemeye
koyuldum, şimdi düşünüyorum da annem çok alem kadınmış alsında. Sonra
hazırlandık ve çıktık. O gün annemi ilk kez başörtüsüz dışarı çıkarken
görmüştüm. Denizlik elbiselerimizle bindik otobüse ve soluğu Menekşe Plajı'nda
aldık. Ben pembe, kıçıma kaçmış gibi duran mayomdan utanırken, yine de
hayatımın en kötü gününün başladığının farkında dahi değildim.
Ve Gülşah'ın ailesini gördük.
Babam koşarak gidip Fikret amcaya sarıldı, annem de Fadime teyzeyle soğuk bir
tokalaşma yaptı. Benim gözlerim ise Gülşah'ı arıyordu. O gelmeden oradan
gitmek, orayı terk etmek istiyordum ama nafile. Annemler hemen kuruldular
komşularının yanlarına, sohbet ve muhabbeti koyulaştırdılar. Ben de annemin
arkasında, Gülşah'ın beni görme olasılığını azaltmak için saklanmaya koyuldum.
“Oğlum, ne yapıyorsun arkamda?”
“Kumla oynuyorum anne.”
“Kumla oynuyorum anne.”
“Aa, çık oğlum arkamdan, bak
Gülşah tam karşımızda yüzüyormuş, aferin bak erkek gibi kız. Git sen de ona
katıl bakalım, yüzme öğren.”
“Ama anne, boğulurum.”
“Lan! Emre!!!”
“Peki.”
“Ama anne, boğulurum.”
“Lan! Emre!!!”
“Peki.”
Popoma baka baka yürümeye
başladım denize pembe mayomla. Gülşah beni görünce bana yaklaşmaya, aynı
zamanda uyuz uyuz bakmaya başladı.
“Göğüs yoktu bende hani, annem
bu bikiniyi niye giydirdi göğüs yoksa?
“Aa, varmış demek ki…”
“Aa, varmış demek ki…”
“Anneme sordum ben oğlum, annem
bana göğüslerimin olduğunu ama çok ufak olduğumdan belli olmadığını söyledi.”
“Aa, peki, özlemişim seni bebeğim.”
“Aa, peki, özlemişim seni bebeğim.”
“Ne bebeği be, yine başlama.
Aa, zıpla bakayım. Emre pembe mi o don?
“Don değil o, mayo, hem
kırmızıydı rengi kaçmış yıkanınca.”
“Emre kız rengi ooo.”
“Ya git kızım, manyak mısın?”
“Kız Emre, hihihihi!”
“Ağzına sıçarım Gülşah! Gel
bakayım buraya sen.”
O gün hayatımda ilk kez kız
dövmeye kalkıştım, eski müstakbel sevgilimin saçını tutmamla mideme dirsek
yemem bir oldu, sonra gözlerime kum atıp uzaklara doğru yüzdü. Gidemedim
peşinden. Ağladım, ama kuma değil, eski müstakbel aşkımın muamelesine. Anneme
gittim ağlayarak.
“Ne oldu evladım sana?”
“Anne, Gülşah üzdü beni.”
“Aaa, sizin Gülşah erkek gibi
vallahi, bak ağlatmış bizim oğlanı.”
“Anne, eve gidelim, fırk…”
“Ne evi len, kız mısın sen
kızdan dayak yeyip geldin, eşek! Otur şuraya adam gibi. Kapa çeneni.”
Sinir olmuştum, annem, öz annem
resmen benimle dalga geçiyordu, dayanamadım ve eve doğru koşmaya başladım
ağlayarak. Annemin arkamdan fırlattığı terlik güzel bir şekilde kafama isabet
etmese eve kadar koşabilirdim. Sonra gözümü evde açtım.”
“Ne oldu doktor, bir şey var mı
kafasında? Sürekli sorun çıkarır oldu bu çocuk.”
“Yok Kemal bey, ama kötü yere
denk gelmiş ondan bir süre bilincini yitirmiş. Dinlensin, şişliği de iner.
Neyse müsaadenizle.”
“Teşekkür ederiz doktor bey.”
Babam doktoru uğurlayıp geldi ve üzerimi örttü.
Babam doktoru uğurlayıp geldi ve üzerimi örttü.
“Ah Emre ah, güzelim denizin
içine ettin oğlum be. Neyse, hadi uyu bakalım.”
Yumdum gözlerimi, hâlâ ağlıyordum belli etmeden. Maalesef şansım yaver gitmiyordu bu ilişkide ve kabul etmem lazımdı, Gülşah tavlayabileceğimden daha süperdi.
Yumdum gözlerimi, hâlâ ağlıyordum belli etmeden. Maalesef şansım yaver gitmiyordu bu ilişkide ve kabul etmem lazımdı, Gülşah tavlayabileceğimden daha süperdi.
1 yorum:
Yorum Gönder