Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

2 Ocak 2008 Çarşamba

5. bölüm



Sonunda unutmuştum Gülşah'ı. En son kavgamızdan sonra, göğüsleri olmayan bir kızla ilişkimin yürümeyeceğine, erkek gibi bir kızın işime yaramayacağına karar vermiştim. Yeniden bildiğimiz, yurdum çocuğu olmuştum. Aylardan temmuz. Babacım, ismini hiç söylemedim şimdiye kadar, Kemal'dir ismi, neyse, babacım bir pazar günü erkenden kalkmış, hazırlıklar içerisindeydi. Ben de tamamen iyileşmiş olarak babamın başından ayrılmamaktaydım.
“Baba, o ne?”
“Bu mayo oğlum, uzun süredir gitmiyorduk ya denize, bugün gidelim dedik annenle. Menekşe Plajı'na gideceğiz. Hadi bakalım sen de git giy mayonu.”
“Ama benim mayom yok ki, hem bu ne baba?”
“Hasır oğlum, hadi aldım ben sana mayo, git giy bakalım yatağının üstünde, annen göstermedi herhalde.”

“Yaa, baba o pembe, ben pembe mayo giymem, kız mayosu o.”
“Has.ktir lan oradan, şerefsiz, git giy deli etme adamı. Kocaman okulla baş ediyorum, bir senine baş edemiyorum be! Çocuk manyağı bir adamdım, bu yüzden öğretmen oldum, beni çocuklardan soğuttun be, git ulan, git, yürü git, giymeden gelme şerefsiz!”
Babamın gürlemesiyle odama gidiverdim. Denize gideceğimiz için mutluydum ama babamın böyle konuşması beni çok üzmüştü. Pembe mayomu giyip içeriye çıktım yine, annemi buldum. Annem mutfakta yiyecek bir şeyler hazırlıyordu.
“Anne!”
“Efendim hayatım?”
“Anne bu mayo pembe hep!”
“Evet, sana çok yakışmış, ben dedim babana pembe al diye. Pembe topunu çok sevdiğin için.”
“Anne pembe topu seviyorum diye pembe mi alınır yaa!”
“Evladım, sus bakalım. Git içeri hadi, giyeceksin o mayoyu, babacığın yok maaşıyla bizi denize götürüyor, sen mır mır ediyorsun adama. Aaa, geliyor kafana tava ama!”
“Siz beni sevmiyorsunuz!”
“Seviyoruz yavrum, sevmesek lastik (kondoma öyle derlerdi) kullanırdık sen de çöpe giderdin.
“Lastik ne?”
“Seni lastikle sarıp boğup öldürüyoruz işte, bööö!”
İçeri gidip televizyon izlemeye koyuldum, şimdi düşünüyorum da annem çok alem kadınmış alsında. Sonra hazırlandık ve çıktık. O gün annemi ilk kez başörtüsüz dışarı çıkarken görmüştüm. Denizlik elbiselerimizle bindik otobüse ve soluğu Menekşe Plajı'nda aldık. Ben pembe, kıçıma kaçmış gibi duran mayomdan utanırken, yine de hayatımın en kötü gününün başladığının farkında dahi değildim.
Ve Gülşah'ın ailesini gördük. Babam koşarak gidip Fikret amcaya sarıldı, annem de Fadime teyzeyle soğuk bir tokalaşma yaptı. Benim gözlerim ise Gülşah'ı arıyordu. O gelmeden oradan gitmek, orayı terk etmek istiyordum ama nafile. Annemler hemen kuruldular komşularının yanlarına, sohbet ve muhabbeti koyulaştırdılar. Ben de annemin arkasında, Gülşah'ın beni görme olasılığını azaltmak için saklanmaya koyuldum.
“Oğlum, ne yapıyorsun arkamda?”
“Kumla oynuyorum anne.”
“Aa, çık oğlum arkamdan, bak Gülşah tam karşımızda yüzüyormuş, aferin bak erkek gibi kız. Git sen de ona katıl bakalım, yüzme öğren.”
“Ama anne, boğulurum.”
“Lan! Emre!!!”
“Peki.”
Popoma baka baka yürümeye başladım denize pembe mayomla. Gülşah beni görünce bana yaklaşmaya, aynı zamanda uyuz uyuz bakmaya başladı.
“Göğüs yoktu bende hani, annem bu bikiniyi niye giydirdi göğüs yoksa?
“Aa, varmış demek ki…”
“Anneme sordum ben oğlum, annem bana göğüslerimin olduğunu ama çok ufak olduğumdan belli olmadığını söyledi.”
“Aa, peki, özlemişim seni bebeğim.”
“Ne bebeği be, yine başlama. Aa, zıpla bakayım. Emre pembe mi o don?
“Don değil o, mayo, hem kırmızıydı rengi kaçmış yıkanınca.”
“Emre kız rengi ooo.”
“Ya git kızım, manyak mısın?”
“Kız Emre, hihihihi!”
“Ağzına sıçarım Gülşah! Gel bakayım buraya sen.”
O gün hayatımda ilk kez kız dövmeye kalkıştım, eski müstakbel sevgilimin saçını tutmamla mideme dirsek yemem bir oldu, sonra gözlerime kum atıp uzaklara doğru yüzdü. Gidemedim peşinden. Ağladım, ama kuma değil, eski müstakbel aşkımın muamelesine. Anneme gittim ağlayarak.
“Ne oldu evladım sana?”
“Anne, Gülşah üzdü beni.”
“Aaa, sizin Gülşah erkek gibi vallahi, bak ağlatmış bizim oğlanı.”
“Anne, eve gidelim, fırk…”
“Ne evi len, kız mısın sen kızdan dayak yeyip geldin, eşek! Otur şuraya adam gibi. Kapa çeneni.”
Sinir olmuştum, annem, öz annem resmen benimle dalga geçiyordu, dayanamadım ve eve doğru koşmaya başladım ağlayarak. Annemin arkamdan fırlattığı terlik güzel bir şekilde kafama isabet etmese eve kadar koşabilirdim. Sonra gözümü evde açtım.”
“Ne oldu doktor, bir şey var mı kafasında? Sürekli sorun çıkarır oldu bu çocuk.”
“Yok Kemal bey, ama kötü yere denk gelmiş ondan bir süre bilincini yitirmiş. Dinlensin, şişliği de iner. Neyse müsaadenizle.”
“Teşekkür ederiz doktor bey.”
Babam doktoru uğurlayıp geldi ve üzerimi örttü.
“Ah Emre ah, güzelim denizin içine ettin oğlum be. Neyse, hadi uyu bakalım.”
Yumdum gözlerimi, hâlâ ağlıyordum belli etmeden. Maalesef şansım yaver gitmiyordu bu ilişkide ve kabul etmem lazımdı, Gülşah tavlayabileceğimden daha süperdi.

1 yorum:

Yiğitcan Karanfil dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.