Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

5 Haziran 2008 Perşembe

15.Bölüm



22 Mart 1991 saat 23.44 . Gözyaşlarım, karıncaların koklayıp kaçtığı su birikintilerine karışıyordu, ben yaşlı kavak ağacının dibinde, dolaptan çaldığım annemin şarabını dudaklarımı ıslatması için kullanırken. Gölün üzerindeki melekler dans etmekte, birbirlerini kovalamakta, su sıçratmakta, regl olmakta, sevişmekte, azmakta, kıl koparmakta, öpüşmekte nispetine, yuvarlanmakta, zıplamakta, konserve açmakta, ot çekmekte, kokain satmakta ve ruh kaynatmaktaydılar. Gülşah'ın benim odamın hizasında olmayan camından yansıyan ışık, gecenin içine tahtını kurmuş, nargilesini tüttürüyordu.

Saatlerdir volta atan ayaklarım, içi su toplamış hayallerim, boka batmış laflarım, kazınmış aşkım, solmuş ruhum ve kelimesi kelimesine ezberlediğim şiirlerim beni Gülşah'ın camına bir şeyler fırlatmak için tahrik ediyor, dürtüyor ve zorluyordu. Derken gölden bir balık çıktı, elinde bir kağıt, iyi giyimli, orta yaşlı, hafif kokmuş ama parfüm ile kokusunu değiştirmeyi bilmiş ve orta boylu ama boyu ile gurur duyan cinsten. Oturduğum yerin karşısındaki kütüğe, yani kürsüye geçip, boğazını temizledi. “Tanrı, yoğurdu değil, sütü yaratandır. Aynı şekilde umudu değil geleceği yaratan olduğu gibi. Ama insanlar, bütün yaratılmış şeyleri ,bütün yaratıcılık kokan eserleri Tanrı'ya atfedip, her şeyi onun kudretinin bir yansıması olarak görürler. Ama bu yanlıştır. Eğer Tanrı, her şeyi kendi başına yaratan bir megaloman olsaydı, insanlara yaratıcı zeka ve muhakeme gücü verip eserinin eserlerini, yani öğrencisinin yaptıklarını izlemeye zaman ayırmazdı. Eğer Tanrı, öğrencisine, eserine zaman ayırmayan bir varlık olsaydı, özgür irade, mantık, insan gibi kavramların da oluşmasına gerek kalmazdı. Evet, soru şuysa: “Tanrı yaratıcı mıdır?”. Cevap bellidir. Ama her şeyin onun eseri olması, onu gururlu bir usta değil megaloman bir genç yapar ki genç olarak anılmak Tanrı'nın kesinlikle kabul etmeyeceği bir şeydir. Şimdi, senin problemine gelirsek, senin de problemin, yaratıcılık. Tanrı'nın yaratıcılığı gibi. Şu gözyaşlarını, aşk acını, sarhoşluğunu ve beni, kendi başına yaratmış ve başına musallat etmişsin. Aşk denilen olguyu daha çocukluk hayallerinin temelinin üzerine atarak, çıkarılması ya da yok edilmesi ya da yok sayılması imkansız bir olgu, bir klişe haline getirip, kendini o kızsız bir hiç konumuna getirmişsin. Şimdi, senin aşkında benim konumuma gelirsek. Ben balığım, benim metabolizmam, unutma özelliği ile ve de bol fosforu ile tanınan lezzetli bir besindir. Sistemim hızlı unutur ve bu benim aşk konusunda problem yaşayıp senin gibi ucuz şarap içmeme vesile olmaz. Bu yüzden Tanrı beni sana örnek olsun diye bu tatlı suyun içinden gönderip bu kelimeleri boğazımdaki teybin içine yerleştirip seni etkilememi sağlamış olabilir. Ama bizim takılmamız gereken nokta bu değil, tam olarak şu, aşk denilen olgu, senin beyninin yaratıcılık sınırları dahilinde ise, onu beyninden dışarı fırlatıp tekrar hayata devam etme hakkına da sahip olman gerekir. Yanılıyor muyum? Yani son sözüm, unut, balığı dinle, unut, unut, unut. Bırak uçsun, bırak rüzgara, hissizliğe, tuza, şekere, çaya, dişe, dudağa, ormana, toprağa, bekaret zarlarına, meme uçlarına, vajinalara, gözlere, kirpiklere, saçlara, geçmişe, geleceğe, Tanrı'ya karışsın aşkın. Enerji olsun, başka bedenlere sığsın, unut, bırak eserini , tutup bencil olma, çünkü Tanrı, bencil sanatçıları pek seven bir varlık değildir.” Ardından, geldiği gibi denize geri döndü. Şaşıramayacak kadar içmiştim. Şaşırmadım.

Düşündüm balık gittikten sonra, odasından süzülen ışığa baktım, gerildim, kaşındım, dişlerimi temizledim, alkolü kokladım. Acıdım kendime, düşlerime, aşkıma. Yoğurdu düşündüm. Sütü düşündüm. Sütü istemsiz yoğurt ettiğim çıkarımları yaptım. Ama şaşırmadım. Şaşırmayacak kadar içmiştim. Emindim.

Odasının ışığı söndü sonra. Bir ses yankılanmaya başladı gecenin duvarlarına vura vura. “Unut.” “Unut.”

O gece, o kadar içmiştim ki, unutamayacağımı unutamayacak kadar sarhoş olduğumu, ertesi gün anlayacaktım...

1 yorum:

Unknown dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.