Eylül
ayı. En çok sevdiğim aydı benim küçükken. Okullar açılır, herkes kendine
yepyeni şeyler alırdı. Ben de beşinci sınıfa geçmiştim o sene. Babamın
çalıştığı okulda, kendisi müdür yardımcısıydı, çok sevdiğim öğretmenim Aylin
Hanımla beraber yeni bir seneye başlayacaktım. Çok mutluydum, çok seviyordum
öğretmenimi, kendisi mini eteğiyle tüm sınıfı baştan çıkaran güzellikte bir
kadındı zaten.
Dedim
ya, herkes kendine yepyeni şeyler alırdı ailesinin verdiği parayla ya da
ailesiyle beraber gidip, bizim ailede bu durum farklı şekilde işlerdi. Annem,
önlüğümü kendisi diker, eski ayakkabılarımı tamir ettirir ve babamın eskimiş
pantolonlarını ufaltarak bana yeni diye yutturmaya çalışırdı hep. Yutardım da,
yutmasam daha iyi yutturma aracı olan terlik devreye giriyor, kızarıklıklar
içinde Türkiye'nin demokratik olduğuna bile inandırıyordu.
Okulun
ilk günü gelip çatmıştı, telaşla giyindim, anneme gittim para istemek için,
annem sabah sabah ağda yapıyordu.
“Anne?”
“Efendim
Emre?”
“Para
verecek misin?”
“Tabii
ki oğlum, para ne kelime, çek defterimi getir de yüklü bir çek yazayım, okulun
ilk günü sonuçta.”
“Aaa,
çek defteri mi?”
“Ulan
sıpa, ne yapacaksın parayı be?”
“Ya
anne, okuldan nasıl geleceğim geri?”
“Yürüyerek.”
“O
kadar yolu, ama sen neden yürüyerek götürmüyorsun da dolmuşa biniyoruz her
sabah?
“Sus
be oğlum, iki adım yol, kadın başıma yollarda mı yürüyeyim sıpa?”
“Peki,
tamam, ama ben ne yiyeceğim öğlen?”
“Eve
gelirsin yavrum öğlen işte, sonra yine gidersin.”
“Oha,
anne bir saatlik yol bu! Farkındasın değil mi?”
“Ulan
amma tatava yaptın sabah sabah, gelme, aç dur biraz, öküz gibi oldun zaten yiye
yiye, dolapta hiçbir şey durmaz oldu. Nerede dün aldığım sucuk? Nerede
kaşarlar? Aşırıp aşırıp tıkınıyorsun bir de ben ne yiyeceğim diyorsun, eşek
sıpası…”
Annem,
ağdasını bitirdikten sonra beni alıp okula götürdü. Ağda yapmasının sebebi, o
gün diz üstü etek giyecek olmasıydı her okul başlangıcında yaptığı gibi. Bütün
velilere havasını atar, hoş sohbetini yapar, sanki hiç Kasımpaşa'da yaşamamış
gibi mükemmel Türkçesi ile herkesi kendine hayran bırakır ve giderdi. Kimse
bilmezdi ne kadar uyumsuz, ağzı bozuk bir kadın olduğunu. Babam da onu bu
nedenle sevmiş sanırım, erkek gibi bir kadın olduğundan. Annem, Aylin Hanım ile
biraz konuştuktan sonra sınıfa gönderdi beni. Aylin öğretmen girdi ve sınıfı
selamladı.
“Evet
çocuklar, günaydın, yeni bir eğitim öğretim yılının daha başlangıcındayız
beraber. Ama sizlere kötü haberim var, ben hamileyim, 3 aylık. İşte bu yüzden,
üç ay sonra izne çıkacağım ve derslerinize müdür yardımcımız Kemal bey
girecek.”
İnanamıyordum,
çok sevdiğim öğretmenim bizi bırakacak ve dersimize babam gidecekti. Bu bir
kabus gibiydi, herkes beni babamla özleştirecek, babamın hep bana torpil
yaptığını söyleyecekti ve sınıfta yapacağım her şeyi babam biliyor olacaktı. Bu
bir kabustu, olamazdı.
“Sonra
çocuklar, sınıfımıza dört yeni öğrenci katıldı bugün. Gelin bakalım çocuklar,
kendinizi tanıtın, önce kızımız gelsin bakalım, Gülşah Uzun…”
Kabus
devam ediyordu, Gülşah, biricik müstakbel eski sevgilim, bizim sınıftaydı
artık. Sabah sabah 9 yaşına yeni girmiş bir çocuğun intihar etmeyi düşünmesi
için tüm olanaklar sağlanmıştı sanki. Bana bakıp gülümsedi tahtaya kalkarken,
sonra ellerini birleştirip kendini anlatmaya koyuldu.
“Ben
Gülşah, biz annem ve babamla buraya Bahçelievler'den taşındık. Şu Emre var ya,
onların orada oturuyoruz işte, komşu o bizim. Geçen sene başka sınıftaydım bu
sene buraya aldılar beni. Teşekkürler öğretmenim. Neyse, bu kadar.”
“Teşekkür
ederiz Gülşah, hadi o zaman git Emre'nin yanına otur da komşuluğunuz devam
etsin. Emre, kay bakayım evladım.”
Kabus
bitmezdi ki bir başlayınca, şimdi eski müstakbel sevgilim bütün sene yanımda
oturacak, ben de sürekli ideal erkek gibi davranmaya çalışacaktım. Ölümden
beter bir sene beni bekliyordu. Öğretmen diğer yeni öğrencileri tanıtırken
Gülşah da bana dönüp konuşmaya başladı.
“Naber
len? Pembe mayolu.”
“İyiyim,
senden…”
“İyiyim
iyi, eheheh, hâlâ gülüyorum Emre ya, pembe mayo giymiştin resmen.”
“Yeter
dalga geçme artık, unutalım, yaşandı bitti.”
“Aslında
yakışmıştı bence, ama biraz güldüm diye hemen üzerime saldırdın öküz gibi.”
“Nasıl
yakışmıştı?”
“Güzeldi
işte, şaka yapmıştım ben. Özür dilerim hadi, öpeyim mi özür için?”
“Öp.(gulp!)”
Ve,
hayatımda ilk kez öpmüştü beni Gülşah, bundan büyük sevinç olabilir miydi
bilmiyorum. Sonunda aşkım ile bütün sene beraber olacak, bütün sene aşk dolu
dakikalar, saatler, günler yaşayacaktık. Beni öperken midemde bir şeyler oldu,
kalbim sanki ağzıma geldi.
Ders boyunca bakıştık, daha doğrusu ben ona baktım, sonra teneffüs oldu ve ortadan kayboldu bu. Ardından arkadaşlarım Hikmet, Naci ve Ali geldi. Hikmet, Naci ve Ali, çok eğlenerek yaptığımız bir şeyi hatırlattı bana. Etek açmaca. Kızlar tuvaletinden çıkan kızlar arkasını dönükken eteğini açar ve gülerdik. Çok eğlenceli bir oyundu bizim için öğretmenlere yakalanmadığımız sürece. Kızlar tuvaletinin önüne gittik, ilk kurban çıkmıştı, Naci koşup hemen kaldırdı eteğini, kız ağlayarak kaçtı, biz yarıldık tabii ki, sonra, sıra sende dedi bana Naci, hazırlandım. İlk çıkan kızın hemen eteğini kaldırıp kaçacaktım. Bir kız çıktı, güzel görünüyordu arkadan, koştum ve eteğini başına geçirdim resmen. Kaçmadı ağlayarak, eteği indirip döndü bana, hepimiz gülüyorduk deli gibi, baktım kıza, Gülşah!
Ders boyunca bakıştık, daha doğrusu ben ona baktım, sonra teneffüs oldu ve ortadan kayboldu bu. Ardından arkadaşlarım Hikmet, Naci ve Ali geldi. Hikmet, Naci ve Ali, çok eğlenerek yaptığımız bir şeyi hatırlattı bana. Etek açmaca. Kızlar tuvaletinden çıkan kızlar arkasını dönükken eteğini açar ve gülerdik. Çok eğlenceli bir oyundu bizim için öğretmenlere yakalanmadığımız sürece. Kızlar tuvaletinin önüne gittik, ilk kurban çıkmıştı, Naci koşup hemen kaldırdı eteğini, kız ağlayarak kaçtı, biz yarıldık tabii ki, sonra, sıra sende dedi bana Naci, hazırlandım. İlk çıkan kızın hemen eteğini kaldırıp kaçacaktım. Bir kız çıktı, güzel görünüyordu arkadan, koştum ve eteğini başına geçirdim resmen. Kaçmadı ağlayarak, eteği indirip döndü bana, hepimiz gülüyorduk deli gibi, baktım kıza, Gülşah!
“Nasıl
yaptın Emre, söyleyeceğim seni babana.”
“Ya
Gülşah, sen miydin, valla özür dilerim, bilmiyordum.”
“Beni
ilgilendirmez, git gül öküz arkadaşlarınla, ben de başkasının yanına geçeyim bu
ders. Konuşma bir daha benimle.”
“Gü gü... Gülşah...”
Küsmüş gibi yapıp uzaklaştı oradan. Arkadaşlar ise şaşırmıştı. İki damla gözyaşı düşmüştü babamın eski pantolonuna, çaresizce sınıfa geri döndüm...
Küsmüş gibi yapıp uzaklaştı oradan. Arkadaşlar ise şaşırmıştı. İki damla gözyaşı düşmüştü babamın eski pantolonuna, çaresizce sınıfa geri döndüm...
1 yorum:
Yorum Gönder